dublin tüzüğü ne demek?

Dublin Tüzüğü (604/2013 sayılı AB Tüzüğü; Dublin III Tüzüğü; daha önce Dublin II Tüzüğü ve Dublin Konvansiyonu ), Avrupa Birliği içinde, Cenevre Sözleşmesi ve AB Yeterlilik Direktifi kapsamında uluslararası koruma arayan kişiler tarafından ileri sürülen bir sığınma başvurusunun incelenmesinden hangi AB Üye Devletinin sorumlu olduğunu belirleyen bir Avrupa Birliği (AB) yasasıdır. AB'ye izinsiz girişler için Avrupa çapında bir parmak izi veri tabanı oluşturan Dublin Tüzüğü ve EURODAC Tüzüğünden oluşan Dublin Sisteminin temel taşıdır. Dublin Tüzüğü, "[bir sığınma talebinden] sorumlu Üye Devleti hızlı bir şekilde belirlemeyi" 1 amaçlar ve ilgili sığınmacının o Üye Devlete transferini sağlar.

Tarihçe

Dublin rejimi ilk olarak 15 Haziran 1990'da Dublin, İrlanda'da imzalanan ve ilk on iki imzacı (Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz, İspanya ve Birleşik Krallık) için 1 Eylül 1997'de, Avusturya ve İsveç için 1 Ekim 1997'de ve Finlandiya için 1 Ocak 1998'de yürürlüğe giren Dublin Konvansiyonu tarafından kurulmuştur.2 Sözleşme yalnızca Avrupa Topluluklarına üye devletlerin katılımına açıkken üye devlet olmayan Norveç ve İzlanda, Sözleşme hükümlerini kendi topraklarında uygulamak için 2001 yılında Avrupa Topluluğu ile bir anlaşma akdetmişlerdir.3

Dublin II Tüzüğü; özgürlük, güvenlik ve adalet alanlarındaki yönetmeliklere katılmayan Danimarka hariç tüm AB üye ülkelerinde Dublin Sözleşmesi'nin yerini alarak 2003 yılında kabul edildi.4 2006 yılında, Tüzüğün uygulanma alanının Danimarka'yı da kapsayacak şekilde genişletilmesine ilişkin Danimarka ile akdedilen anlaşma yürürlüğe girmiştir.5 2006 yılında ayrı bir protokol, İzlanda-Norveç anlaşmasını Danimarka'yı da kapsayacak şekilde genişletti.6 Tüzüğün hükümleri; AB'ye üye olmayan devletlerden İsviçre'nin 5 Haziran 2005'te %54.6 lehte oyla onayladığı ve 1 Mart 2008'de7 yürürlüğe koyduğu, Lihtenştayn'ın da 1 Nisan 2011'de8 yürürlüğe koyduğu anlaşma ile bu devletleri kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Daha sonra bu anlaşma, bir protokol ile Danimarka için de geçerli hale getirdi.9

3 Aralık 2008'de Avrupa Komisyonu; Dublin Tüzüğü üzerinde, Dublin Sistemi'nde reform için bir fırsat yaratan bir değişiklik teklifinde bulundu.10 Dublin III Tüzüğü (604/2013 sayılı), Dublin II Tüzüğü'nün yerini alarak Haziran 2013'te onaylanıp 19 Temmuz 2013'te yürürlüğe girmiştir ve Danimarka hariç tüm üye devletler için geçerlidir.11 Önceki ikisiyle aynı ilkeye, yani parmak izlerinin saklandığı veya sığınma talebinde bulunulan ilk Üye Devletin kişinin sığınma talebinden sorumlu olduğu ilkesine dayanmaktadır.

Temmuz 2017'de Avrupa Adalet Divanı, 2015'teki yüksek akına rağmen hala geçerli olduğunu ilan ederek Dublin Yönetmeliğini onayladı ve AB üye devletlerine göçmenleri AB'ye ilk giriş yaptıkları ülkeye gönderme hakkı verdi.12

Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği'nden ayrılması, 31 Aralık 2020'de Brexit geçiş döneminin sonunda yürürlüğe girdi ve bu noktada Yönetmeliğin Birleşik Krallık için geçerliliği sona erdi.

Dublin Tüzüğü'nün başlıca amaçlarından biri, bir başvuru sahibinin birden fazla Üye Devlette başvuru yapmasını engellemektir. Diğer bir amaç ise, bir üye devletten başka bir üye devlete mekik dokuyan "yörünge halindeki" sığınmacı sayısını azaltmaktır. Sığınma talebinde bulunan kişinin sığınma başvurusunda bulunduğu ilk ülke, talebin kabul edilmesinden veya reddedilmesinden sorumludur ve başvuru sahibi bu süreci başka bir yargı alanında yeniden başlatamaz.13

Eleştiriler

Avrupa Mülteciler ve Sürgünler Konseyi'ne (AMSK) ve BMMYK'ya göre, mevcut sistem adil, verimli ve etkili koruma sağlamada başarısız oluyor. 2008 yılı civarında, Dublin Tüzüğü altında transfer edilen mülteciler her zaman bir sığınma prosedürüne erişim sağlayamadılar. Bu, insanları zulme geri gönderilme riskiyle karşı karşıya bıraktı.14 Hem AMSK 15 hem de BMMYK 16, Dublin Tüzüğü'nün sığınma taleplerinin adil bir şekilde incelenmesi hakkı ve tanındığında etkili koruma hakkı dahil sığınmacıların hukuki hakları ile kişisel refahlarına engel olduğu ve sığınma taleplerinin Üye Devletler arasında eşit olmayan dağılıma yol açtığını belirterek bu iddiayı ileri sürmüşlerdir.

Bu yönetmeliğin uygulanması, iddiaların sunulmasını ciddi şekilde geciktirebilir ve iddiaların hiç dinlenmemesine neden olabilir. Endişe nedenleri arasında Dublin transferleri olarak da bilinen sığınmacıların başvurdukları devletten, sorumlu olan devlete transferini icra etmek için tutuklama yoluna gidilmesi, ailelerin ayrılması ve transferlere karşı etkili bir temyiz fırsatının reddedilmesi yer almaktadır. Ayrıca Dublin sistemi, sığınmacıların çoğunluğunun AB'ye giriş yaptığı ve çoğu zaman sığınmacılara destek ve koruma sağlayamayan devletlerden oluşan AB'nin dış sınır bölgeleri üzerindeki baskıları da artırıyor.17

AMSK'den sonra 18 BMMYK ve diğer sivil toplum kuruluşları, refakatsiz çocuklara yönelik koruma ve bakım eksikliği de dahil olmak üzere Yunanistan'ın sığınma sistemini açıkça eleştirdi. Birçok ülke Dublin II düzenlemesi uyarınca Yunanistan'a sığınmacı transferlerini askıya aldı. Norveç, Şubat 2008'de Dublin II düzenlemesi uyarınca herhangi bir sığınmacıyı Yunanistan'a geri göndermeyi durduracağını duyurdu. Eylül ayında geri adım attı ve Yunanistan'a yapılacak transferlerin bireysel değerlendirmelere dayanacağını duyurdu.19 Nisan 2008'de Finlandiya benzer bir hamle duyurdu.20

Düzenleme ayrıca Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği tarafından mülteci haklarını baltalamakla eleştiriliyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 21 Ocak 2011'de MSS – Belçika ve Yunanistan davasında hem Yunan hem de Belçika hükümetlerinin AB'nin sığınmacılara ilişkin kendi yasasını uygulayarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal ettiklerine ve sırasıyla 6.000 ve 30.000 € 'luk para cezasına çarptırılmalarına karar verdi.212223 Gelecekte AB iltica yasalarına uymaya çalışma ve buna benzer vakalar ortaya çıkması halinde daha sert yaptırımların uygulanması çağrısında bulunan sesler son zamanlarda karşılık duymaya başladı.24

Dublin Tüzüğü ve Avrupa Mülteci Krizi

23 Haziran 2015 civarında Avrupa mülteci ve göçmen krizi sırasında Macaristan, o yıl 60.000 "yasadışı göçmen" aldıktan sonra sığınma başvurularıyla aşırı yüklenmiş olduğunu düşündü ve diğer AB ülkelerinin sınırlarını geçen ve Dublin Tüzüğü uyarınca orada gözaltına alınan başvuru sahiplerinin belirtilmemiş "teknik nedenlerle" artık geri almayacağını açıkladı. Dolayısıyla pratikte Dublin düzenlemesinden çekildi.25 Bu nedenle Almanya, 24 Ağustos 2015 tarihinde, Tüzük kriterlerine göre sorumlu olmayacağı Suriye sığınma başvurularını işleme koymak için "egemenlik maddesini" kullanmaya karar verdi.26 2 Eylül 2015'te Çek Cumhuriyeti de diğer AB ülkelerinde sığınma başvurusunda bulunan ve ülkeye ulaşan Suriyeli mültecilere, başvurularının Çek Cumhuriyeti'nde işlenmesi (yani orada iltica hakkı verilmesi) veya yolculuklarına başka yerlerde devam etmelerini teklif etmeye karar verdi.27

Macaristan, Slovakya ve Polonya gibi devletler ayrıca, özellikle dayanışma önlemleri için yeni zorunlu veya kalıcı kotaların nihai olarak getirilmesine atıfta bulunarak, Dublin Tüzüğü'nün herhangi bir olası revizyonuna veya genişlemesine karşı olduklarını resmi olarak ifade ettiler.28

Nisan 2018'de Alman Federal Meclisi İçişleri Komitesi'nin halka açık bir toplantısında, uzman tanık Kay Hailbronner, gelecekteki bir Avrupa iltica sistemi hakkında soru sordu ve Dublin Tüzüğü'nün mevcut durumunu işlevsiz olarak nitelendirdi. Hailbronner, AB'ye ulaşıldıktan sonra, tam mülteci statüsü alma şansının en iyi olduğu ve daha iyi yaşam koşullarının beklendiği istenen varış noktasına seyahat etmenin yaygın bir uygulama olduğu sonucuna vardı. Bu tür seyahatler için yaptırımlar pratikte mevcut değildi. Kişi halihazırda sınır dışı edilmiş olsa dahi, istenen ülkeye geri dönüşün organize edilmesi mümkündü.29

2019 İstatistikleri

2019'da Avrupa Birliği (AB) Üye Devletleri, bir sığınma başvurusunu inceleme sorumluluğunu devretmek için 142.494 talep gönderdi ve 23.737 transferi etkin bir şekilde diğer Üye Devletlere uyguladı.30

Dublin prosedürünü kullanarak en fazla talep Almanya (48.844) ile Fransa (48 321) tarafından gönderilmiştir ve her biri 2019'da kaydedilen toplam talep sayısının yaklaşık üçte birini temsil etmektedir. Onları Belçika (11.882) ve Hollanda (9.267) izlemiştir. Bu dört Üye Devlet, 2019'da tüm taleplerin beşte dördünden fazlasını (%83) gönderdi.31

Ayrıca Bakınız

  • İltica Alışverişi
  • Çocuk Göçü
  • Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi
  • Çocuk Koruma ve Göçle İlgili Uluslararası ve Avrupa Hukuku Listesi
  • Mülteci Hukuku
  • Schengen bölgesi
  • Uluslarötesi Çocuk Koruma
  • Refakatsiz Çocuk

Konuyla ilgili yayınlar

Kaynakça

Dış Bağlantılar

Orijinal kaynak: dublin tüzüğü. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. . repealed on 18 July 2013

  2. <cite class="citation journal cs1" data-ve-ignore="true">"COUNCIL REGULATION (EC) No. 343/2003 of 18 February 2003 establishing the criteria and mechanisms for determining the Member State responsible for examining an asylum application lodged in one of the Member States by a third-country national". Official Journal of the European Union. L (50/1). 25 February 2003<span class="reference-accessdate">. Retrieved <span class="nowrap">2 March</span> 2021</span>.</cite>. repealed on 18 July 2013

  3. Valentina Pop, "Human rights court deals blow to EU asylum system," EU Observer (21 January 2011). Retrieved 24 February 2015.

  4. ECHR Press Release on the case

  5. ECHR Grand chamber judgement 21 Januar 2011 in the case of M.S.S. v. BELGIUM AND GREECE, (Application no. 30696/09)

  6. Harald Köpping, "A Vision of a Fair Asylum System for Europe," EUtopia (11 July 2012). Retrieved 24 February 2015.

  7. Key figures on functioning of Dublin system in 2019 , Eurostat

  8. Key figures on functioning of Dublin system in 2019, Eurostat

Kategoriler